7 Eylül 2014 Pazar

AİLENİN VE TOPLUMUN TEMELİ OLAN ÇOCUK VE HAKLARI



AİLENİN VE TOPLUMUN TEMELİ OLAN ÇOCUK VE HAKLARI
İki yüz yıl öncesinde sanayi toplumuna geçiş ile birlikte öncelikle ucuz işgücü olarak görülen çocuklar, bugün ise adına modern dünya denilen ancak ‘’insanın insanın kurdu olduğu’’ dünyada ‘kurtlar sofrasına atılan bir yem’ gibidir.
Atölyelerde, inşaatlarda ve daha pek çok ağır işte çalıştırılan, trafikte tehlike altında mendil satan, dilenen, hırsızlık, gasp gibi suçlara itilen çocuklar, Büyükşehirlerin acımasız kapitalist çarkları altında ezilmektedir.
Oysa bizim için çocuk, ailenin yapı taşı, evliliğin meyvesi ve Allah’ın bize en güzel emanetidir. Allah’ın bize en güzel emaneti olan çocukların da Peygamber Efendimiz’in (S.A.V) buyurduğu gibi; "Babanın senin üzerinde hakkı olduğu gibi, çocuklarının da baba üzerinde hakkı vardır."
Çocuk, bizim için ‘eksik, küçük, tamamlanmamış’ bir insan değildir. Çocuk kendine has özellikleri, gereksinimleri, hakları olan ve Allah’ın yeryüzündeki halifesi olma adayı olan bir insandır. Çocuk ailemizin bir parçası olduğu kadar yaşadığımız toplumun da bir parçasıdır.
İmam Cafer Sadık (a.s), Resulullah'ın (s.a.a) şöyle buyurduğunu nakleder:
"Beş şeyi ölene kadar terk etmeyeceğim; ...onlardan biri de çocuklara selâm vermektir. Buna titizlikle amel edeceğim ki, benden sonra ümmetim arasında gelenek olsun."
Pozitif Hukukun İlahi kaynaklardan beslendiği ya da temellendiğine hukukçu olarak ben, çocuk haklarına ilişkin düzenlemelerin de bu inanç ve gereklilikten ayrı olduğunu düşünmemekteyim.
Bu nedenle, çocuklarımıza sahip oldukları değeri vermek, haklarına riayet etmek, bu konudaki eksiklikleri gidermek, çocuklarımızı ve haklarını korumak ailemizin ve toplumumuzun bugünkü ve gelecekteki mutluluğunu sağlamak için vazgeçilmez bir önem arz etmektedir.
Başta ailenin, ana babaların çocuğa karşı başlıca görevi, çocuğun bedensel, duygusal, zihinsel, ahlaki güvenliğine yani çocuğun ‘ Yüksek yararına’ özen göstermektir.
Devlet ise, ana babayı bu görev çerçevesinde desteklemek ve denetlemenin yanı sıra, çocukların yetenekleri doğrultusunda büyümelerini ve gelişmelerini güvence altına almak ve onların ekonomik, sosyal, kültürel refah düzeylerini sağlamakla görevlidir.







Çocuk Hukukunun Özellikleri
1-Çocuğun yüksek menfaati ilkesi ;
Bu anlamda çocuğa ilişkin tüm haklar ve özgürlüklere ilişkin düzenlemelerde ‘çocuğun yüksek menfaati’ kavramı bir ilke ve bir anlamda bir mihenk taşı mahiyetinde anlam ifade etmektedir."
-Çocuğun yararının en iyi bir biçimde korunması
-Çocuğun yararı başka kimsenin yararı ile çatıştığında çocuğun yararları önde tutulmalıdır.
-Bu yararların tespitinde sadece bugünkü koşullar değil, gelecekteki durumlarında göz önüne alınması gerekmektedir.
-Çocuğun yararını tespit edecek kimselerin (aile, kurum , mahkeme)mutlaka aileyi, çocuğu, uzmanları dinledikten sonra karar vermeleri,
-Çocuğun yararının her ülkedeki sosyo-ekonomik koşulları açısından değiştiği dikkate alınarak her ülkenin kendi kriterlerini oluşturması, gerekir.
2-Kamusallık ilkesi
Bu ilke, Sosyal Devlet ilkesinin en önemli görünümlerinden olan Devletin yukarıda da belirttiğimiz üzere, devletin ana babayı desteklemek ve denetlemenin yanı sıra, çocukların yetenekleri doğrultusunda büyümelerini ve gelişmelerini güvence altına almak ve onların ekonomik, sosyal, kültürel refah düzeylerini sağlamaya yönelik yükümlülüklerini ve haklarını ifa etmektedir. Ancak bu ilkenin kullanılmasında da temel kıstas ‘’çocuğun birincil ve yüksek menfaati’’ ilkesi olmalıdır.
Devlet, belirtilen yükümlülük ve haklarını gerçekleştirmek amacıyla ana-baba ve çocuk ilişkisine müdahale etme hakkı da bulunmaktadır. Devletin, örneğin çocuğun yüksek menfaati gereği velayet, vesayet hakları üzerinde müdahale hakkı bulunmaktadır.
Ancak, bu hakkın kullanımını geniş yorumlamak sağlıklı bir nesil ve gelecek için sakıncalı sonuçlar doğurabilecektir. Çocuk için en doğal ve sağlıklı olan ana-baba ocağıdır. Çocuğun ana-babadan koparılması başvurulacak en son çare olarak kabul edilmelidir. Batıda görülen bazı örneklerdeki gibi, çocuğun olmazsa olmaz olmayan hallerde dahi devlet eliyle ana-babadan koparılarak, devlet kurumlarına veyahut bir başka aileye verilmesi, hem inancımız hem de toplumsal kültürümüzle uyuşmayan ve çocuğun yetişmesinde telafisi imkânsız sorunlar ortaya çıkaracak bir durumdur.









3-Düzenleme Serbestîsinin Bulunmaması ve Şekilcilik

Çocuk hukukuna ilişkin kuralların düzenlenmesinde sözleşme serbestîsine yer verilmemiştir. Ana baba ve çocuklar arasındaki soybağının, hangi usûl ve koşullarla kurulacağı emredici kurallarla belirlenmiştir. Çocuklar, gelişi güzel nüfusa kaydedilemezler, ana-babanın iradesi ile evlâtlıktan reddedilemezler, çocuğun birden fazla soybağı olamaz, hâkim kararı olmaksızın soybağı reddedilemez.

Çocuğun ana-baba ile bağının koparılmasında nasıl ki, kamu adına devlete yukarıda belirttiğimiz üzere keyfilik ve geniş haklar tanımamak gerektiği gibi, ana-babaya da bu konuda keyfiyet vermemek asıldır. Özellikle soybağı konusu aileyi ve çocuğu olduğu kadar toplumu da doğrudan ilgilendirdiği için, bu konu kişilerin keyfi iradelerine bırakılamaz.

Nesep (soybağı) aynı zamanda İslâm dininde de korunması gereken en önemli konulardan biridir. Hayatını sürdürmek isteyen toplumlar, buna dikkat etmek mecburiyetindedir. Salih bir nesep, insan için gerekli olan en önemli haklardan biridir.

            Ayrıca ana ve baba, kanunda düzenlenmiş olan ilişkilerin içeriğini ve şeklini değiştiremezler.
            Örneğin, ana-baba anlaşarak kendilerinden birinin velâyetine karar veremezler. Devlet bu konuda da ‘çocuğun birincil ve yüksek menfaatini’ düşünerek en sağlıklı kararı vermekle yükümlüdür.

            Çocuk belli bir yaştan önce çalıştırılamaz. Devlet, çocuk bedeninin sömürülmesine karşı gerekli önlemleri almak zorundadır. Ana-babanın keyfi ya da ekonomik zorunluluklar için dahi olsa çocuğun küçük yaşta çalıştırma isteğine karşı, devlet ‘çocuğun birincil ve yüksek menfaatini’ ilkesi gereği çocuğun bedensel, duygusal, zihinsel ve cinsel sömürüne izin vermemekle yükümlüdür.

Çocuk hukuku alanındaki hemen bütün işlemler hâkim aracılığı ile ve konusunda yeterli pedegog vs uzmanların denetimi gerçekleştirilmek zorundadır.

4-Güçsüzlerin Korunması

Hukuk Devleti’nin en temel sorumluluğu toplum içerisindeki güçsüz ve korunmasız toplumsal kesimlerin kamu otoritesi tarafından yeterli ve sağlıklı bir şekilde korunmasıdır. Bu kategorinin en temel toplumsal kesimi ise hiç şüphesiz çocuklardır ve bu konuda en özel grubu oluşturmaktadır.

Rasulüllah  devletin bu sorumluluğunu‘’(devlet sorumlusu) velisi olmayanın velisidir"hadisiyle açıkça ortaya koymuştur.










Evlilik çeşitli sebeplerle son bulduğu zaman ve/veya çocuğun ana-basının hastalık, savaş vs nedenlerle olmadığı öksüz ve yetim olarak ortada kalan çocukların temyiz yaşına kadar olan bakımına İslâm Fıkhı'nda "Hadane" denir. Hadane, çocuğun maddî ihtiyaçlarının yanında korunmak ve layık olduğu sevgi ile yetiştirilmek gibi manevi ihtiyaçlarını da kapsamaktadır. Kimsesiz ya da korunmaya muhtaç çocukları için bir hak ve aynı zamanda devletin veli ve vasi olma yükümlülüğünü ifade eden ve kurumsallaşmış bir mekanizmadır.
Buna karşın çocuğu himayeye yönelik hukuki mekanizmalar Batı’da ilk olarak 18. Düşünülmeye başlanmıştır. Çocuk haklarını ilk defa Rousseau, Kant, Lock, Voltaire gibi tabiî hukukçular ele almıştır.
Çocuk haklarına ilişkin ulusal düzenlemeleri yönlendiren en temel ulusalüstü düzenleme 20 Kasın 1989 tarihli B.M. Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’ (ÇHS)dir.
Sözleşmede yer alan çocuk hakları, yaşama hakları, gelişme hakları, korunma hakları ve katılma hakları olmak üzere dört ana başlık altında düzenlenmiştir.
Yaşama hakları,  çocuğun uygun yaşam standartlarına sahip olma, tıbbi bakım, barınma gibi en temel haklarını öngören haklarını içermektedir.
Hz. Peygamber hayat boyu bütün ifadelerinde, kâfir çocuğu da olsa, harp meydanlarında da olsa çocukların öldürülmemesini ısrarla tembih etmiş, bu cümleden olarak harbe giden komutanların ellerine de bu yönde bir talimatname vermiştir.
"Fakirlik korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin sizi de, onları da rızıklandıran
biziz" (İsra 31, En'am 151)
"... Kim, bir cana kıymamış veya yer yüzünde fesat çıkarmamış birisini öldürürse
bütün insanları öldürmüş gibidir" (Maide 32)
Gelişme hakları, Çocuğun yeteneklerini en üst düzeyde geliştirebilmesi için uygun eğitim hakkı, dinlenme ve oyun hakkı, din ve vicdan özgürlüğü, düşünce özgürlüğü, bilgi edinme hakları gibi haklardan oluşmaktadır.
İmam Ali (a.s) buyurmuştur:
"Çocuklarınızı kendi zamanınızın âdetlerine göre eğitmekte ısrarcı olmayın; çünkü onlar sizin zamanınızdan başka bir zaman için yaratılmışlardır."





Resulullah (s.a.a) buyurmuştur:
"Çocukları sevin, onlara karşı şefkatli olun, onlara verdiğiniz sözü harfiyen yerine getirin; çünkü çocuklar, sizin onlara rızk verdiğinizi sanırlar.
Resul-i Ekrem (s.a.a) buyurmuştur:
"Çocuklarınızı iyi eğitin ki yüce Allah sizleri affetsin."
İmam Cafer Sadık (a.s) buyurmuştur:
"İyi babaların çocuklarına bırakabileceği en büyük miras, servet değildir; güzel eğitim ve ahlâktır."
İmam Cafer Sadık (a.s) buyurmuştur:
"Lokman, oğluna şöyle buyurdu: 'Oğlum, gününün bir kısmını kitap okumaya ve ilim öğrenmeye ayır; çünkü kitap okumayı terk edersen, bilgilerini zayi edersin."
Korunma hakları, çocuğun her türlü ihmal, istismar ve sömürüye karşı korunması amaçlayan haklardır. Bunlar aynı zamanda suça itilen çocukların yargılamasında, savaşta, çalışma hayatında; fiziksel, duygusal, cinsel istismar, madde bağımlısı, mülteci çocuklar gibi özel bakıma ve ilgiye muhtaç çocukların da korunmasını sağlayan haklardır.
Resulullah (s.a.a) bir gün şöyle buyurdu:
"Allah'ın rahmeti, çocuklarının iyi işler yapmasına yardımcı olan anne ve babanın üzerine olsun!"
"Bu nasıl gerçekleşebilir?" diye sorulduğunda Allah Resulü (s.a.a) buyurdu:
"Çocuklarınızdan, yapabilecekleri bir işi bekleyin; güç yetiremeyecekleri şeyi onlardan istemeyin; onları günah işlemeye mecbur etmeyin; çocuğunuza yalan söylemeyin ve abes şeyler yapmayın."
Katılma hakları, çocuğun ailede ve toplumda etkinlik kazanmasını sağlamaya yönelik haklardır. Görüşlerini açıklama, kendilerini ilgilendiren konularda karara katılma, düşünme ve düşüncelerini açıklama, din ve vicdan özgürlüğü gibi hakları kapsamaktadır.
 Resulullah (s.a.a) buyurmuştur:
"Çocuklarınıza saygılı davranın, onlarla alay etmeyin, onlara hakaret etmeyin, aptal ve cahil gibi lakaplarla onları çağırmayın."



NETİCE:
Görüldüğü gibi, genel olarak insan haklarına ilişkin hakların çocuk hakları anlamında yansımaları bulunmaktadır. Çocukların da hem Allah katında hem de pozitif hukuk anlamında korunması ve saygı duyularak riayet edilmesi gereken hakları vardır.
İslamın yeniden ihyasının gündeme geldiği zamanımızda işe temelden girişmenin gereğine inanıyoruz. Bu da, öncelikle toplumun temelini oluşturan ailenin çekirdeği olan çocukların hakları'nın ortaya çıkarılıp, tatbikatının gerçekleştirilmesinden başlamakla olacaktır.
            Çocuk davasının asıl sahibi olan biz müslümanlar bu meseleye gereken ehemmiyeti vermez, zaten insanlığın gündeminde olan çocuk hakları meselesine sahip çıkmaz, problemlerin çözümünü ele alıp kendi değerlerimiz çerçevesinde çareler getirmez,
olup bitenlere hep seyirci kalırsak, sonunda yine biz zararlı çıkacağız demektir.
       Kendimize, ailemize, içinde bulunduğumuz topluma karşı yapabileceğimiz en büyük zulüm çocuklarımızı kendine has özellikleri, gereksinimleri, hakları olan ve Allah’ın yeryüzündeki halifesi olma adayı olarak yetiştirmemek olacaktır.
            Böylesi toplumlarda ise gadr (zulüm) var demektir: çocuklar mağdur, ebeveynler gaddar, sistem zalimdir. Ve Allah, zalimleri sevmez ve onları iflah etmez.
                                                                                  Av.Yurdal KILIÇER

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder